INTRODUCTION: This study aimed to determine the prevalence and subtypes of urinary incontinence (UI), as well as associated demographic and clinical factors, among adults attending a family medicine outpatient clinic.
METHODS: A two-phase cross-sectional study was conducted between January and April 2018. In Phase 1, 794 participants aged 18 years and older completed the International Consultation on Incontinence Questionnaire-Short Form (ICIQ-SF). Those identified with UI were invited to participate in Phase 2, in which a 25-item structured questionnaire was administered via face-to-face interviews to explore contributing factors. All statistical analyses were conducted using SPSS version 25.0. A p-value of less than 0.05 was considered statistically significant.
RESULTS: Of the participants, 26.9% reported UI. The most common subtype was mixed incontinence (14.4%), followed by urge (6.5%) and stress incontinence (5.9%). UI was significantly more prevalent among women (p<0.001) and individuals aged 65 and older (p<0.001). In the second phase (n=130), mixed incontinence remained the predominant type (51.5%). Significant associations were found between UI type and menopausal status (p=0.032) and the sensation of incomplete bladder emptying (p=0.016). Although the prevalence of urinary incontinence is high, only 16.9% of affected individuals sought medical care. Most attributed this to feelings of embarrassment or perceiving the condition as unimportant.
DISCUSSION AND CONCLUSION: Urinary incontinence is a common but underreported condition that significantly affects quality of life, particularly among older adults and women. Routine screening in primary care settings is essential for early detection and effective management.
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmanın amacı, bir aile hekimliği polikliniğine başvuran yetişkinler arasında üriner inkontinans (Üİ) prevalansı ve alt tiplerinin yanı sıra ilişkili demografik ve klinik faktörleri belirlemektir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Ocak ve Nisan 2018 tarihleri arasında iki aşamalı kesitsel bir çalışma yürütüldü. Aşama 1'de 18 yaş ve üzeri 794 katılımcı Uluslararası İnkontinans Danışma Anketi-Kısa Formunu (ICIQ-SF) dolduruldu. Üİ tespit edilenler, katkıda bulunan faktörleri araştırmak için yüz yüze görüşmeler yoluyla 25 maddeden oluşan anketin uygulandığı 2. aşamaya katılmaya davet edildi. Tüm istatistiksel analizler SPSS sürüm 25.0 kullanılarak gerçekleştirildi. 0,05'ten küçük bir p değeri istatistiksel olarak anlamlı kabul edildi.
BULGULAR: Katılımcıların %26,9'u Üİ bildirdi. En yaygın alt tip karışık inkontinanstı (%14,4), bunu urge (%6,5) ve stres inkontinans (%5,9) takip etti. Üİ kadınlarda (p<0.001) ve 65 yaş ve üzeri bireylerde (p<0.001) anlamlı derecede daha yaygındı. İkinci aşamada (n=130), karışık inkontinans baskın tip olarak bulundu (%51,5). Üİ tipi ile menopozal durum (p=0.032) ve mesanenin tam boşalmaması hissi (p=0.016) arasında anlamlı ilişkiler bulundu. Yüksek prevalansa rağmen, Üİ'si olan bireylerin sadece %16,9'u (n=22) tıbbi yardım istemiş, çoğunluğu utanma veya durumun önemsiz olarak algılanmasını gerekçe gösterdi.
TARTIŞMA ve SONUÇ: İdrar kaçırma, özellikle yaşlı yetişkinler ve kadınlar arasında yaşam kalitesini önemli ölçüde etkileyen yaygın ancak yeterince bildirilmeyen bir durumdur. Birincil sağlık hizmetlerinde rutin tarama, idrar kaçırmanın erken tespiti ve etkili yönetimi için gerekli ve önemlidir.