GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmada koroner arter baypas uygulanan 35 yaş altı genç hastalarda çeşitli preoperatif ve peroperatif faktörlerin morbidite, cerrahi ve sonuçlar üzerine etkisi araştırıldı.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Koroner arter hastalığı sebebiyle 2005-2016 yılları arasında merkezimizde CABG operasyonu uygulanan 35yaş altı (17-35) 130 yetişkin [118 (%90.8)’ i erkek; ort. yaş 31.82±3.3 ve 12 (%9,2)’ si kadın, yaş ortalaması 32.08 ± 2.3 ] hasta retrospektif olarak değerlendirildi. Hastalar cinsiyetlerine göre gruplandırılarak risk faktörleri, demografik verileri, perioperatif ve postoperatif parametreleri ile değerlendirildi.
BULGULAR: Hastalardan Kadın olguların %33.3’ ünde diyabet, ve %25’ inde aile hikayesi ve hipertansiyon öyküsü mevcuttu. Erkekler de ise diyabet %50.8, aile öyküsü %21.2, hipertansiyon %31.4’ inde mevcuttu. Kadınların %25’ i erkeklerin ise %68.6’ ü sigara tiryakisiydi. Kadın Olguların %16.7’ sında erkeklerin ise %6.8’ inde ana koroner lezyonu vardı. Olguların 44 (%33.8)’ünde ise daha önce geçirilmiş myokard enfarktüsü hikayesi vardı. CRP değeri olguların % 47.7 unda normal değerlerden yüksek bulundu. Olgularda ortalama preoperatif EF %53 idi. 7 (%5.4) olguya acil, 123 (%94.6) olguya elektif CABG uygulandı. 12 (9.2%) olgu atan kalpte 118 hastada CPB eşliğinde bypass uygulandı.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Diyabetes mellitus, Hipertansiyon varlığının ve sigara içiminin cinsiyet ayırt etmeden genç hastalarda koroner arter hastalık riskini önemli oranda artırdığını, sigara ile mücadelenin erken yaşlarda koroner arter hastalığının önlenebilir en önemli faktörü olabileceğini göstermektedir.
INTRODUCTION: In this study, the effects of various known cardiac risk factors on morbidity and surgical results in a population of patients aged 35 and below were studied.
METHODS: In this study, 130 patients [118 (90.8%) male; mean age 31.8±3.4 and 12 (9.2%) female; mean age 32.1±2.3] aged 35 and below (17-35 years of age) who underwent CABG in our center between the years of 2005 and 2016 were assessed retrospectively. Patients grouped by gender were assessed concerning cardiovascular risk factors, demographic features, some preoperative and postoperative parameters.
RESULTS: Concerning female patients, 33.3% had diabetes mellitus, whereas 25% had hypertension and a family history of coronary artery disease. As for the male patients, 50.8% had diabetes mellitus, 31.4% had hypertension, and 21.2% had a family history of coronary artery disease. The ratio of smokers in the male and female patient groups was 68.6% and 33.3%, respectively. CRP values were found to be higher in 47.7% of the patients. 33.8% of all patients (44 out of 130) had a previous myocardial infarction. Preoperatively measured mean EF value was 53%. While 94.6% of all patients (123 out of 130) were operated on an elective basis, 5.4% (7 out of 130) underwent an emergent operation. 9.2% of all patients (12 out of 130) underwent off-pump coronary artery bypass surgery, whereas, in the rest, cardiopulmonary bypass was employed. Mean number of grafts used was 2.4±1.2.
DISCUSSION AND CONCLUSION: The findings suggest that the presence of such cardiac risk factors as hypertension, diabetes mellitus, and smoking history increase coronary artery disease risk and postoperative morbidity significantly and adversely affect life expectancy in the young patient population, irrespective of gender. Thus, it could be easily postulated that smoking is the most important preventable risk factor for early-onset of coronary artery disease.