ARAŞTIRMA MAKALESI | |
1. | Kronik nörolojik hastalığı olan çocuklarda tedavisinde tamamlayıcı ve alternatif tıp uygulamalarının kullanılma durumunun belirlenmesi The Evaluation of use of Complementary and Alternative Medicine Practices in the Treatment of Children with Chronic Neurological Disease Kürşat Bora Çarman, Sibel Laçinel Gürlevik, Emre Kaplan, Meltem Dinleyici, Coşkun Yarar, Didem Arslantaşdoi: 10.14744/hnhj.2018.43265 Sayfalar 117 - 121 GİRİŞ ve AMAÇ: Çalışmamızda kronik nörolojik hastalığı olan çocuklarda tamamlayıcı ve alternatif tıp uygulamalarının kullanım sıklığının ve etki eden faktörlerin belirlenmesi amaçlandı. YÖNTEM ve GEREÇLER: Çocuk nörolojisi polikliniğine başvuran çocukların ebeveynlerine yüz yüze görüşme yöntemi ile hazırlan anket formu uygulandı. BULGULAR: Araştırmaya 832 ebeveyn katıldı. Katılımcıların %25'i son bir yıl içerisinde çocuklarının tedavisi amacıyla tamamlayıcı ve alternatif tıp uygulaması kullandıklarını belirttiler. Hastalık tanılarının kullanım sıklığı üzerine etkisi olmadığı, anne eğitim düzeyi ve ailenin gelir düzeyi arttıkça tamamlayıcı ve alternatif tıp uygulama sıklığının artış gösterdiği tespit edildi. En sık dini yöntemlere başvurulmaktaydı. Ebeveynlerin yalnızca %5,8'i takip ve tedavilerini yöneten doktorlarına bu konuda bilgi vermişlerdi. TARTIŞMA ve SONUÇ: Her dört çocuktan birinde tamamlayıcı ve alternatif tıp uygulamalarının kullanılmaktadır. Olası yan etkiler göz önüne alındığında rutin poliklinik ziyaretleri sırasında bu konuda sorgulama yapılmasının ve çocuk hekimlerinin bu hususu akılda tutmaları gerektiğini düşünmekteyiz. |
2. | Dil Kanserli Hastalarda Sistemik İmmün-İnflamatuar İndeksin ve Nötrofil-Lenfosit Oranın Histopatolojik Bulgular ile Arasındaki İlişkisi Correlation of Systemic Immune-Inflammation Index and Neutrophil-to-Lymphocyte Ratio with Histopathological Findings in Patients with Tongue Cancer İldem Deveci, Mehmet Sürmelidoi: 10.14744/hnhj.2018.96268 Sayfalar 122 - 127 GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmanın amacı, dil skuamöz hücreli karsinomlu (SCC) hastalarda sistemik immün inflamasyon indeksinin (SII) ve nötrofilin lenfosit oranının (NLR) hastaların histopatolojik bulguları ile ilişkisini karşılaştırmaktır. YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmaya Ocak 2008-Aralık 2017 tarihleri arasında dil SCC nedeniyle cerrahi uygulanmış ve takip edilen 33 (18 erkek, 15 kadın) hasta alındı. Nötrofil (N), lenfosit (L) ve trombosit (P) sayılarına dayanan SII (NxP / L) biyomarker olarak kullanıldı. Sonuçlar 34 (17 erkek, 17 kadın) sağlıklı bireyle karşılaştırıldı. Ayrıca, NLR ve SII'nin perinöral ve lenfovasküler invazyon, ekstranodal yayılım ve patolojik farklılaşma derecesi ile korelasyonları çalışıldı. BULGULAR: Dil SCC grubu sağlıklı bireylerle karşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek NLR ve SII (sırasıyla p = 0.027, p = 0.023) değerleri tespit edildi. Yapılan ROC-Curve analizinde NLR ve SII için optimal cut-off değerleri sırasıyla 1.98 ve 477.30 olarak tespit edildi. Perinöral invazyon, lenfovasküler invazyon ve extranodal yayılımın SII ile karşılaştırılması istatistiksel olarak anlamlıydı (p = 0.044, p = 0.012, p = 0.022). Bununla birlikte, NLR sadece ekstranodal genişleme ile korele idi (p = 0.003). Dil SCC'sinin patolojik differensiasyon derecesi ile hem NLR hem de SII ile arasında anlamlı bir ilişki yoktu. TARTIŞMA ve SONUÇ: Sistemik immün inflamasyon indeksi, dil SCC'si olan hastalar için yeni, ucuz ve yararlı, hastalığın gidişatını tahmin edici değeri olan bir biyobelirteçtir. Tedavi öncesinde yüksek SII seviyeleri, muhtemel perinöral invazyon, lenfovasküler invazyon ve ekstranodal ekstansiyon varlığındaki artmış riski gösterebilir. |
3. | Erişkin Aşılamasını Etkileyen Faktörlerin Değerlendirilmesi Evaluation of Factors Affecting Adult Immunization Memet Taşkın Egici, Beray Gelmez Taş, Müfide Arzu Özkarafakılı, Güzin Zeren Öztürkdoi: 10.14744/hnhj.2018.34713 Sayfalar 128 - 132 GİRİŞ ve AMAÇ: Enfeksiyonlardan korunmada en ekonomik ve etkili uygulama aşılamadır. Son yıllarda çocukluk dönemi aşılamasında büyük mesafe kaydedilmesine rağmen erişkinlerde aşılama halen yetersizdir. Çalışmada erişkinlerin aşılama durumları ve etkileyen faktörler belirlenerek yeterli seviye gelebilmesi için çözüm önerilerinde bulunulması amaçlandı. YÖNTEM ve GEREÇLER: Bu tanımlayıcı çalışma, Şişli Hamidiye Etfal Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi Aile Hekimliği polikliniklerine herhangi bir nedenle başvuran ve aşılama endikasyonu olan erişkin bireyler üzerinde yapılmıştır. Ankete katılmayı kabul eden katılımcılara sosyodemografik verileri, aşılama durumlarını ve aşılamayı etkileyen faktörleri içeren 15 soruluk bilgi formu, yüz yüze anket yöntemi ile uygulandı. Veriler istatistik programına girilerek analiz edildi. BULGULAR: Araştırmamıza katılan 220 bireyin 140'i (%63,6) kadın, 80’i (%36,4) erkek idi Katılımcıların yaş ortalaması 61,40± 13,43’du.. Katılımcılardan erişkin aşılarından herhangi birini yaptıranların oranı %49,1 (n=108) idi. Aşı yaptıranların yaş ortalaması 60,68±13,47 ve %66,7’si kadındı. Erişkin aşıların herhangi birini yaptırma ile yaş, cinsiyet ve eğitim durumu arasında anlamlı ilişki bulunamadı. Aşı yaptırılmasını en fazla etkileyen faktör hekim önerisi olup (%73; n=86) ikinci sırada medyanın etkisi gelmekteydi. Aşı yaptırmama nedenleri arasında yine ilk sırada hekim önerisi (%70; n= 80) bulunurken ikinci sıklıkta aşıya ihtiyacının olmadığını düşünme gelmekteydi. TARTIŞMA ve SONUÇ: Çalışmamızda erişkin aşılamanın yetersiz olduğu, en fazla yapılan erişkin aşısının grip aşısı olduğu tespit edilmiştir. Hekim önerisinin hem aşı yaptırma hem de yaptırmama kararında en sık neden olduğunu saptadık. Aile hekimliği aşılamanın en çok yapıldığı birimlerden olması nedeniyle başta aile hekimleri olmak üzere hekimlerin erişkin aşılamayı önermesi aşılamayı arttıracaktır. Bu nedenle öncelikle hekimlerin farkındalığını arttıracak çalışmalara yer verilmelidir. Sağlık okuryazarlığı kapsamında toplumun doğru bilgilendirilmesinin erişkinlerde aşılamayı olumlu etkileyeceğini düşünmekteyiz. |
4. | Kalite Kontrol Aracı Olarak İşlenmiş Mamografi Görüntülerinin Kullanımı Use of Processed Mammography Images as a Quality Control Tool Güven Bektemur, Nedim Muzoğlu, Melike Kaya Karaaslan, Mehmet Taşkın Egici, Özcan Gündoğdudoi: 10.14744/hnhj.2018.50480 Sayfalar 133 - 136 GİRİŞ ve AMAÇ: Uluslararası kalite kontrol test standartlarına göre mamografi sistemlerinde görüntü kalitesi tespiti kontrast-detay ölçümlerinin CDMAM (Mamografi için kontrast detay) fantom ile ölçülmesine dayanmaktadır. Bu nedenle elde edilen CDMAM fantom görüntülerinin doğru değerlendirilmesi önem taşımaktadır. Bu çalışmanın amacı, dijital CDMAM fantom görüntülerinin, Artinis yazılımı (versiyon 2.2, CDCOM) ile otomatik olarak değerlendirilerek elde edilen ters görüntü kalitesi faktör indeksinin (IQFinv) ham ve işlenmiş görüntüler için karşılaştırılmasıdır. YÖNTEM ve GEREÇLER: Görüntüler üç farklı tam dijital mamografi sisteminde, klinikte kullanılan otomatik ışınlama şartlarında (AEC) elde edilmiştir. Her bir mamografi sisteminden beş farklı fantom görüntüsü ham ve işlenmiş olarak elde edilmiş ve yazılımda değerlendirilmiştir. İlaveten, sistemlerin IQFinv değerleri mamografi sistemleri için karşılaştırılmış ve tespit edilen değerler arasında fark gözlemlenmiştir BULGULAR: Çalışma sonucunda, sistem A, B ve C için ham ve işlenmiş görüntülerde elde edilen IQFinv değerleri arasındaki fark sırasıyla 1.34, 5.62 ve 6.7 % olarak bulunmuştur. TARTIŞMA ve SONUÇ: Ham ve işlenmiş görüntüler arasındaki IQFinv değerleri farkının göz ardı edilebilecek seviyede olduğu ve ham görüntülerden elde edilen IQFinv değerlerinin işlenmiş görüntüden elde edilen değerlere göre biraz daha yüksek olduğu gözlemlenmiştir. |
5. | Meme kanseri nedeniyle tamoksifen kullanan hastalarda endometrial değişikliklerin transvajinal power Doppler ultrason ile değerlendirilmesi ve endometrial örnekleme ile karşılaştırılması Evaluation of Endometrial Changes with Transvaginal Power Doppler Ultrasound and Comparing Them with Endometrial Sampling in Breast Cancer Patients Using Tamoxifen Önder Sakin, Bülent Kars, Orhan Ünal, Engin Ersin Şimşek, Halim Ömer Kaşıkçı, Zehra Meltem Pirimoğlu, Ali Doğukan Anğın, Muzaffer Seyhan Çıkmandoi: 10.14744/hnhj.2018.52244 Sayfalar 137 - 141 GİRİŞ ve AMAÇ: Tamoksifenin en istenmeyen komplikasyonu endometriyal karsinom gelişmesidir. Transvajinal power Doppler ultrason tekniği endometrial vasküler değişiklikleri belirlemek ve bunları endometrial örneklemin sonuçları ile karşılaştırmak için kullanıldı. Teşhis değeri incelendi. YÖNTEM ve GEREÇLER: Yüz on bir meme kanseri hastası çalışmaya alındı. Endometrial, uterin, adneksiyal ve vasküler değerlendirmeler yapıldı. Endometrial kalınlığı 5 mm'nin üstünde olanlara endometrial örnekleme önerildi ve 73 hastaya uygulandı. BULGULAR: Grup 1 (n = 62), tamoksifen alan hastalar ve Grup 2 (n = 49), tamoksifen kullanmayan hastalardan yapılan biyopsi sonuçlarında 4 endometrial polip (% 5,5) vardı. Yirmi hastada power Doppler incelemesinde anormal vasküler değişiklikler vardı, ancak hiçbirinde habis kriterler mevcut değildi. Endometrial polip saptanan hastaların tümünde, power Doppler incelemede anormal vasküler paternler vardı. Üçü iyi huylu ölçülebilir Doppler akım özelliklerine sahipken, bunlardan birinde ölçülebilir olmayan akımlar vardı. Endometrial polip saptanan tüm hastalar premanopozal dönemdeydi ve tamoksifen kullanmıyordu. TARTIŞMA ve SONUÇ: Transvajinal power Doppler ultrason endometriyumdaki vasküler değişiklikleri belirlemek için etkili bir yöntemdir. Ancak meme kanseri hastalarında lezyonu doğru olarak tanımlamak için yeterli değildir. Ve hangi hastalarda invaziv olmamız gerektiğini belirlememiz için de yetersizdir. |
6. | SLE (Sistemik Lupus Eritematozus) hastalarında VEMP (Vestibüler uyarılmış miyojenik potansiyel) yanıtları. Vestibular Evoked Myogenic Potential Responses in Patients with Systemic Lupus Erythematosus Ahmet Baki, Ahmet Adnan Cırık, Özlem Pehlivan, Muhammet Yıldızdoi: 10.14744/hnhj.2018.14238 Sayfalar 142 - 145 GİRİŞ ve AMAÇ: Sistemik lupus eritematosuz (SLE) deri, eklem, akciğer, ve böbrek gibi bir çok organ ve sistemi etkileyen kronik enflamatuvar otoimmün bir hastalıktır. SLE hastalığında kulak bulguları tanı kriterleri arasında yer almasada sensörinöral işitme kaybı, tinnitus ve vestibüler bulgular görülebilmektedir. Yapılan bir anket çalışmasında vertigo gibi vestibüler semptomların SLE hastalarında sağlıklı kontrol grubuna göre önemli derecede yüksek olduğu saptanmıştır. Yapılan histopatolojik çalışmalarda SLE hastalarında sakküler, utriküler, ve semisirküler kanalda yer alan tip 1 saçlı hücre yoğunlunun kontrol grubuna göre önemli oranda azaldığı ancak tip 2 saçlı hücre yoğunluğunda farklılık olmadığı ortaya konulmuştur. SLE hastalığında vestibüler sistem etkilenebileceğinden dolayı biz çalışmamızda SLE hastalarında VEMP testi yanıtlarını değerlendirerek SLE hastalarında vestibüler sistemin etkilenip etkilenmediğini objektif olarak ortaya koymayı amaçladık. YÖNTEM ve GEREÇLER: Romatoloji kliniğinde SLE nedeniyle takip edilen 37 hasta tarafımıza cVEMP testi amaçlı yönlendirildi. Çalışmaya dahil edilen tüm hastalara 500 Hz frekansta bilateral servikal VEMP (cVEMP) testi uygulandı. cVEMP testi, 100 dB stimülasyondan 85 dB stimülasyona kadar uygulandı. Çalışmada supramaksimal düzey olan 100 dB stimülasyonları değerlendirilmeye alındı. BULGULAR: SLE grubu ve sağlıklı kontrol grubu karşılaştırıldığında SLE grubundaki hastaların latans değerlerinde uzama, amplitud değerlerinde düşme izlendi. TARTIŞMA ve SONUÇ: SLE hastalığında hem semptomatik hemde asemptomatik kulakta vestibüler sistemi etkilediği histopatolojik, videonistagmografik ve anket çalışmalarında gösterilmiştir. Bizde çalışmamızda SLE hastalarında daha önce yapılmamış olan VEMP testi sonuçlarını değerlendirdik. SLE grubu ile sağlıklı kontrol grubu arasında yapılan latans ve amplitud karşılaştırılmasında SLE grubunda istatistiksel olarak önemli derece latans uzaması ve amplitudlarda düşme olduğu görüldü. |
7. | The incidence of Solitary Rectal Ulcer Syndrome in Patients Undergoing Colonoscopy Incidence of Solitary Rectal Ulcer Syndrome in Patients Undergoing Colonoscopy Ufuk Kutluanadoi: 10.14744/hnhj.2018.29974 Sayfalar 146 - 151 GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışma merkezimizde kolonoskopi veya sigmoidoskopi uygulanan vakalarda soliter rektal ülser sendromu insidansını araştırmayı amaçlamaktadır. Soliter rektal ülser sendromu rektal kanama, mukuslu dışkılama ve kabızlıkla seyreden kronik benign bir hastalıktır. Bu sendromun tanısı klinik semptomlara, endoskopik bulgulara ve histopatolojik sonuçlara dayanmaktadır. Hastalığın insidansı 1/100 000/ yıl olarak saptanmıştır. YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışma, merkezimizde aynı gastroenterolog tarafından 2012-2017 yılları arasında yapılan kolonoskopi veya sigmoidoskopi uygulanan olguların retrospektif analizi ile gerçekleştirilmiştir. Bilgiler demografik detayları, eşlik eden hastalıkları, klinik prezentasyonu, laboratuvar, endoskopik, histopatolojik bulguları, tedavi prosedürlerini ve klinik sonuçları içermektedir. BULGULAR: Kolonoskopi uygulanan hastalarda soliter rektal ülser insidansı % 0.68 bulunmuştur. Rektal kanama, mukuslu dışkılama ve kabızlık en yaygın semptomlardır. Bir olguda rekto-vajinal fistül izlenmiştir. TARTIŞMA ve SONUÇ: Kolonoskopi uygulanan hastalarda soliter rektal ülser insidansı % 0.68'dir. Sonucumuz önceki çalışmalarda belirtilen insidanstan belirgin derecede yüksektir. Bu hastalık benign bir hastalık olarak tanımlanmasına rağmen rekto-vajinal fistül gibi ciddi komplikasyona neden olabilir. |
8. | Meniere Hastalığında Klinikopatolojik Sonuçlar: 80 Hastanın Değerlendirilmesi Clinicopathologic Results in Meniere Disease: Evaluation of 80 patients Mehmet Sürmeli, Ildem Devecidoi: 10.14744/hnhj.2018.75547 Sayfalar 152 - 157 GİRİŞ ve AMAÇ: Meniere Hastalığı periferik vestibuler hastalıklar içerisinde en sık görülen ikinci hastalıktır. Ancak günümüzde Meniere hastalığının klinikopatolojisi ve tedavisi henüz tam olarak aydınlatılamamıştır. Bu çalışmada meniere hastalığının demografik özellikleri, odyolojik bulguları ve hastalara uygulanan tedavi yaklaşımları arasındaki ilişkiyi incelemeyi amaçladık. YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışma meniere hastalığı tanısı alan 80 olgu ile gerçekleştirilmiştir. Hastaların demografik özellikleri, ek hastalıkları, saf ses odyometrik test sonuçları ve hastalara uygulanan tedavi yaklaşımları retrospektif olarak incelenerek istatistiksel yöntemler ile karşılaştırıldı. BULGULAR: Çalışmaya dahil edilen hastaların yaş ortalaması 47.5±12.0’idi. Hastaların 54’ü (%67.5) kadın, 26’sı (%32.5) erkekti.Cinsiyetlere göre yaş ortalaması bakımından istatistiksel düzeyde anlamlılık saptanmadı (p>0.05). Hastaların 31’inde (%38.8) sağ, 38’inde (%47.5) sol, 11’inde (%13.8) her iki kulak etkilenmişti. Komorbid hastalıklar içerisinde en sık diabetes mellitus (n: 11) ve hipotiroidi (n: 11) saptandı. Hastaların tanı alma süreleri ortalama 5.43±5.21 yıl idi. 250-1000Hz frekans aralığında işitme eşik ortalaması sağ kulakta 35.5±27.4dBHL, sol kulakta 41.4±30.5dBHL olarak saptandı. 2000-8000Hz frekanslarında ise işitme eşik ortalaması sağ kulakta 36.9±29.6dBHL, sol kulakta 45.7±31.4dBHL’di. Düşük ve yüksek frekanslar incelendiğinde sağ ve sol kulak işitme eşikleri arasında istatistiksel düzeyde anlamlı fark saptanmadı (p=0.84, p=0.073). Tedavi yaklaşımları incelendiğinde hastaların 35’inde (%43.8) medikal tedavi, 17’sinde (%21.2) transtimpanik steroid, 28’inde (%35.0) transtimpanik gentamisin ablasyonu ile vertigo kontrolü sağlandı. TARTIŞMA ve SONUÇ: Meniere hastalığında tanı süresinin uzaması, işitme kaybından yüksek frekansların da etkilenmesine ve hastalık tanısında zorluklara neden olmaktadır. |
OLGU SUNUMU | |
9. | İntravezikal Bacillus Calmette Guérin uygulamasından sonra gelişen nadir komplikasyon: Lokal ileri pelvik inflamasyon A Rare Complication of Intravesical Bacillus Calmette Guérin Therapy: Local Progressive Pelvic Inflammation Serkan Akan, Aytaç Sahin, Ozgur Haki Yuksel, Ahmet Urkmezdoi: 10.14744/hnhj.2018.24008 Sayfalar 158 - 161 İntravezikal BCG (Bacillus Calmette-Guerin) terapisinin lokal ve sistemik komplikasyonları bildirilse de, karsinoma in situ ve yüzeyel mesane kanserlerinde rekürrens ve progresyonu önlediği kanıtlanmıştır. Ancak olası definitif tedaviyi geciktirebilecek komplikasyonlar da görülebileceği için zamanlaması ve management konusunda dikkatli olunmalıdır. Burada BCG terapisinden sonra nadir olarak görülen, pelvik organları tutan; superiorda batın içerisine ve mezenterik bölgeye, inferiorda levator kasına ve prepubik alana uzanan yaygın inflamasyonla karakterize bir olgu sunulmuştur. |
10. | Preseptal Sellülitle Komplike Olan Suçiçeği Olgusu A Case of Varicella Complicated by Preseptal Cellulitis Hatice Dülek, Şule Nurşah Ayata, Narin Akıcı, Çiğdem Sağ, Zehra Esra Önal, Çağatay Nuhoğludoi: 10.14744/hnhj.2018.77487 Sayfalar 162 - 164 Suçiçeği, Varisella zoster virusunun sebep olduğu genellikle hafif seyirli, çok bulaşıcı, papüloveziküler döküntülü bir çocukluk çağı hastalığıdır. Sekonder bakteriyel enfeksiyonlara zemin hazırlar. Bu olgu, suçiçeği aşısı yapılmayan ve preseptal sellülit komplikasyonu meydana gelen altı yaşında erkek çocukta, hastalığın hastane yatışını gerektirecek ölçüde ağır komplikasyonlara yol açabileceği gerçeğini vurgulamak üzere sunulmaktadır. |
11. | Perkütan Nefrolitotomide Nadir Bir Komplikasyon: Serebral İnfarktüs ve Hemianopsi A Rare Complication of Percutaneous Nephrolithotomy: Cerebral Infarction and Hemianopsia Abdurrahman İnkaya, Ahmet Tahra, Resul Sobay, Uğur Boylu, Eyüp Veli Küçükdoi: 10.14744/hnhj.2018.60252 Sayfalar 165 - 167 Perkütan nefrolitotomi (PNL) 1976'da tanımlandığından itibaren yaygınlaşarak intrarenal toplayıcı sistemdeki büyük ve kompleks taşlar için en yaygın uygulanan cerrahi teknik halini almıştır. Bu prosedüre bağlı kanama, komşu doku ve organlara zarar verme, enfeksiyon, pozisyona bağlı yaralanmalar, tromboembolik olaylar ve hatta ölüm dahil olmak çok çeşitli komplikasyon gözlenebilir. Farklı komplikasyonların bilinip tahmin edilmesi, korunma, teşhis etme ve komplikasyonların önlenmesi noktasında faydalı olabilir. Kliniğimize PNL sonrası serebral enfarktüs ve hemianopsi gelişen hastanın yönetimini olgu sunumu olarak sunmayı amaçladık. |
12. | Çoklu İlaç İntoksikasyonunda İntravenöz Lipid Emülsiyonu Uygulaması (Olgu Sunumu) Intravenous Lipid Emulsion Therapy in a Case of Multiple Drug Intoxication: Case Report* Volkan Hancı, Serhan Bülent Yurtlu, Ufuk Elmas, Işıl Özkoçak Turandoi: 10.14744/hnhj.2018.72691 Sayfalar 168 - 172 İntoksikasyon tablosuyla acil servislere getirilen hastalar arasında, kardiyovasküler ilaçların alınımına sık rastlanır. İntoksikasyon nedeniyle tedavi altına alınan hastalarda ajana özel spesifik bir antidot mevcut değilse, güncel tedavi çoğunlukla destek tedavisi şeklinde olmaktadır. Bu yazıda özkıyım amacıyla metoprolol, perindopril, isosorbid monohidrat ve atorvastatin içeren çoklu kardiyovasküler ilaç alımı sonrası destek tedavisine cevap vermeyen bir hastada uygulanan intravenöz lipid tedavisi sunulmaktadır. |