ISSN: 2630-5720 | E-ISSN: 2687-346X
HAYDARPAŞA NUMUNE MEDICAL JOURNAL - Haydarpasa Numune Med J: 52 (2)
Cilt: 52  Sayı: 2 - 2012
ARAŞTIRMA MAKALESI
1. 
Keratoplasti Endikasyonları
Indications For Keratoplasty
Alime Güneş
Sayfalar 63 - 66
GİRİŞ ve AMAÇ: Keratoplasti (KP) operasyonlarında, endikasyonların ve operasyon tipinin dağılımını saptamak.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi Göz Kliniği’nde Eylül 2010–Aralık 2011 tarihleri arasında yapılan KP ameliyatları retrospektif olarak incelendi. Hastaların yaşı, cinsiyeti, KP endikasyonu ve operasyon tipi (Penetran keratoplasti (PKP), Derin anterior lameller keratoplasti (DALK), tek başına KP veya eşlik eden cerrahi işlemler) kaydedildi.
BULGULAR: Toplam 95 keratoplasti operasyonu çalışmaya dahil edildi. En sık rastlanan endikasyon psödofakik kornea ödemi idi (32 göz; %33.6). İkinci sıklıkta keratokonus (29 göz %30.5) ve 3. sıklıkta regreft (11 göz %11.5) izlendi. Toplam 95 operasyonun 82’si (%86.3) PKP ve 13’ü DALK (%13.6) idi. PKP olanların 4’ü (%4.8) ekstrakapsüler katarakt ekstraksiyonu (EKKE) ve arka kamara (AK) göz içi lensi (GiL) implantasyonu, 3’ü (%3.6) skleral fikse GiL implantasyonu, 1’i (%1.2) sulcusa GİL implantasyonu, 2’ si (%2.4) pupilloplasti, 2’si (%2.4) sinefliolizis ile kombineydi.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Kliniğimizde psödofakik kornea ödemi en sık keratoplasti endikasyonu olarak tespit edilmiştir. Keratokonus, regreft, korneal distrofi ve travmatik skar ise diğer yaygın endikasyonlardır.

2. 
Yoğun Bakım Ünitesi Hizmetlerinin Hastane Maliyetlerine Etkisi
The Impact Of Itensive Care Unit Services On Hospital Costs
Aygül Yanık, Osman Ekinci, Şahin Kavuncubaşı, Turhan Çaşkurlu
Sayfalar 67 - 73
GİRİŞ ve AMAÇ: Hastane yöneticilerinin ekonomik performansın sağlanması ve yükseltilmesi için yapacakları çalışmalara yön veren en önemli unsur, birimlerin hizmetlerine göre maliyetlerini bilmeleridir. Araştırmamızda; Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde 2010 yılı Yoğun Bakım Ünitesi (YBÜ) hizmetlerinin hastane maliyetlerine etkisini belirlemeyi amaçladık.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Araştırmada retrospektrif yaklaşım benimsenmiştir. Kurum onayı alınarak hastane ve servis yöneticileri ile yüz yüze görüşmenin yanı sıra maaş mutemetliği, ihale işlem dosyaları, gider tahakkuk belgeleri, personel şubesi, depolar ve döner sermaye kayıtları incelenerek bilgi toplanmıştır. Maliyetlerin analizinde kademeli dağıtım yöntemi uygulanmıştır.
BULGULAR: YBÜ, Hastane yatak sayısının % 3,43’ünü oluştururken, maliyeti hastane toplam maliyetinin % 5,09’unu oluşturmaktadır. Araştırmada YBÜ maliyeti 6.112.864 TL. ve yoğun bakım hasta günü maliyeti ortalama 711,62 TL., Hastane toplam maliyeti 119.919.010 TL., YBÜ hariç 113.806.146 TL.ve hastane hasta günü maliyeti ortalama 578,97 TL. bulunmuştur. YBÜ hasta günü maliyeti hastane hasta günü maliyetinden ortalama %22,91 oranında daha fazladır.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Hastanede maliyetleri kontrol altına almak için sürekli maliyet kontrolü yapılmalı ve veri toplama sistemleri geliştirilerek kaliteli hizmet sunumu ile birlikte optimum maliyet sağlanmalıdır. Araştırmanın, üst yönetimin yoğun bakım yatak sayısını artırmanın hastaneye maliyetinin diğer birimlere göre % 22,91 daha fazla olduğunu bilmesi, YBÜ yatak ve personel sayısının planlanmasında yol gösterici olacağı kanaatindeyiz.

3. 
Pilonidal Sinüs Cerrahisinde Açık Bırakma, Karydakis Flep ve Limberg Flep Yöntemlerinin Karşılaştırılması
The Comparison Of Lay-Open, Karydakis Flap And Limberg Flap Techniques In Pilonidal Sinus Surgery
Aziz Ocakoğlu, Ethem Ünal
Sayfalar 74 - 78
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmanın amacı pilonidal sinüs ameliyatlarında kullanmakta olduğumuz açık bırakma,
Karydakis ve Limberg flep yöntemlerinden elde ettiğimiz sonuçları incelemek ve güncel literatür eşliğinde tartışmaktır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Ocak 2008-Aralık 2009 arası dönemde pilonidal sinüs nedeniyle ameliyat ettiğimiz hastalar değerlendirmeye alındı. Hastaların dosyaları taranarak demografik özellikleri, uygulanan ameliyat tekniği, hastanede kalış süreleri, postoperatif komplikasyonları ve nüks oranları belirlendi. İstatistiksel değerlendirme ANOVA (post hoc Tukey-HSD) yöntemi ile yapıldı; p<0.05 anlamlı olarak kabul edildi.
BULGULAR: 84 hastanın 79 u erkek (% 94) 5 i kadın (% 6) idi. Yaş ortalaması 24.6 (15-44) olarak hesaplandı. Hastalar; sinüs eksizyonundan sonra yarası açık bırakılan hastalar (Grup 1, N=22, % 26.1), sinüs eksizyonu sonrası Karydakis lateral flep ameliyatı yapılanlar (Grup 2, N=27, % 32.1) ve sinüs eksizyonu ardından romboid Limberg flep çevrilenler (Grup 3, N=35, % 41.6) olmak üzere üç grupta incelendi. Postoperatif takip süresi ortalama 32 ay (18-44) idi. Hastanede yatış süreleri gruplar arasında bir farklılık göstermemekle
birlikte (p>0.05), grup 1’ de yaranın kapanması için geçen süre diğer gruplara oranla belirgin olarak uzun bulundu (p<0.05). Yara yeri akıntısı, infeksiyonu ve absesi grup 3’ te diğer gruplara oranla belirgin olarak fazla bulundu. Yara detaşmanı da kapatma için sütür kullanılan gruplarda (grup 2 ve 3) görüldü. Nüks en sık grup 2 de saptand› (% 11).
TARTIŞMA ve SONUÇ: Açık bırakma, Karydakis flep ve Limberg flep yöntemlerinin herbirinin kendine özgü avantaj ve dezavantajları mevcuttur. Nüks açısından en güvenilir teknikler ise açık bırakma ve Limberg flep teknikleridir.

4. 
Kırım Kongo Kanamalı Ateş Olası Vakalarının Demografik Özellikleri, Klinik ve Laboratuvar Bulgularının Değerlendirilmesi
Evaluation Of Demographic Features, Clinical And Laboratory Findings Of Probable Cases With Crimean- Congo Hemorrhagic Fever
Zehra Esra Önal, Funda Yavanoğlu Atay, Gürkan Atay, Tamay Gürbüz, Narin Akıcı, Çağatay Nuhoğlu, Ömer Ceran
Sayfalar 79 - 82
GİRİŞ ve AMAÇ: Biz, 2007-2009 yılları arasında Kırım Kongo Kanamalı Ateş Hastalığı riski taşıyan, kene tarafından ısırılarak kliniğimize getirilen çocukları semptomlar, demografik özellikler ve laboratuvar bulguları açısından değerlendirmeyi amaçladık.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Bu çalışmaya, kene tarafından ısırılmış yaşları 0-14 yaş arası olan 32 erkek ve 31 kız çocuğu alınmıştır. Kız çocuklar için ortalama yaş aralığı 3,92 ± 2.75, erkek çocuklar için ise 4,42 ± 2.77 yaş idi. Başvuru semptomları, hematolojik bulgular (hemogram, AST, ALT, INR, PT ) ve hastalığın sonucu değerlendirildi.
BULGULAR: Kliniğimize yatırılarak, takip ve tedavi edilen çocuklarda 3-10 günlük inkübasyon dönemini takiben akut başlangıçlı ateş en sık görülen semptomdu. Ateşi baş ağrısı, myalji, artralji, iştahsızlık, güçsüzlük gibi nonspesifik semptomlar takip etti. Laboratuvar bulgularında lökositoz, düşük hemoglobin ve hematokrit değerleri, yüksek AST, uzamış PT ve trombositopeni görüldü. Tüm çocuklarda tam iyileşme sağlandı.
TARTIŞMA ve SONUÇ: 2007-2009 salgınlarında, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi etkeni olan Hyalomma cinsi kenenin İstanbul daki olgulardan sorumlu olmadığını gözledik. Kırım Kongo Kanamalı Ateşi epidemiyolojisi ve yayılımını; iklim, çevresel etmenler ve kişilerin alışkanlıkları gibi faktörler etkilediğinden, halkın bilinçlendirilmesini içeren kene kontrol ve korunma stratejilerinin farkında olmalıyız.

5. 
Transrektal Ultrasonografi Eşliğinde Prostat Biyopsisi Yapılan Hastaların Analizi
Analysis Of The Patients Who Underwent Transrectal Ultrasound Guided Prostate Biopsy
Selahattin Çalışkan, Orhan Koca, Mehmet Akyüz, M. İhsan Kahraman
Sayfalar 83 - 87
GİRİŞ ve AMAÇ: Çalışmamızda transrektal ultrasonografi (TRUS) eşliğinde prostat biyopsisi yapılan hastalarda prostat kanseri (PK) insidansını belirlemeyi ve prostat kanseri ile benign prostat hiperplazisi (BPH) arasındaki yaş ve prostat spesifik antijen (PSA) değerleri arasındaki farklılığı tespit etmeyi amaçladık.
YÖNTEM ve GEREÇLER: 2004 ve 2010 yılları arasında TRUS eşliğinde prostat biyopsisi yapılan 2175 hasta çalışmaya alındı. Total PSA, prostat hacmi tespit edildi. Hastaların yaşı 41 ile 96 arasındaydı. Anormal rektal muayene bulgusu varlığı ve yüksek PSA değerleri (>4 ng/ml) TRUS eşliğinde prostat biyopsi endikasyonlarıydı.
BULGULAR: PK 662 hastada tespit edildi. 1403 hastada BPH patolojisi vardı. Yüksek dereceli intraepitelyal neoplazi ve atipik küçük asiner proliferasyon sırasıyla 13 ve 81 hastada tespit edildi. Granülomatöz prostatit (GP) 7 hastada saptandı. BPH’ li ve PK’ li hastaların ortalama yaşı 66.2±9.4 ve 70.3±8.7 idi. Total PSA değerlerin BPH’ li hastalarda 9.5±7.2 ng/ml iken PK’ li hastalarda 90.2±31.1 ng/ml idi.
TARTIŞMA ve SONUÇ: PK tanısı için TRUS eşliğinde biyopsi gereklidir. Fakat yaklaşık olarak biyopsi yapılan hastaların üçte biri prostat kanseridir. PK BPH’ ne göre daha ileri yaşlarda görülür. PSA değerleri PK’ li hastalarda daha yüksektir.

6. 
Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğrancilerinin Ötanaziye Bakışı
Zonguldak Karaelmas University Medical Students’ Opinions About Euthanasia
Volkan Hancı, Serhan Yurtlu, Ferruh Ayoğlu, Okan Yavuzalp, Işıl Özkoçak Turan
Sayfalar 88 - 93
GİRİŞ ve AMAÇ: Çalışmamızda, tıp fakültesi öğrencilerinin ötanaziyle ilgili görüşleri değerlendirilmiştir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmamız Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Tıp Fakültesi 1., 2., 3., 4., 5. ve 6. sınıf öğrencilerine uygulanmıştır. Çalışmamı za toplam 195 Tıp Fakültesi öğrencisi alınmıştır. Veriler bir anket formu ile toplanmıştır.
BULGULAR: Anket sonuçlarına göre ö¤rencilerin %45.6’sı ötanazinin yasallaşması gerektiğini bildirmişlerdir. Öğrencilerin %39.5’i ötanaziye karşı olduklarını bildirmişler ve bunun nedenleri arasında ilk sırada dini inançları (%39.2) belirtmişlerdir. ikincil neden olarak ise, istismar riski (%34.2) belirtilmiştir. 139 öğrenci (%71.3) ötanazi uygulayan hekime ceza verilmemesi gerektiğini düşünmektedir. Öğrencilerin %82.6’sı ötanazi konusunun ülkemizde tartışılmasını yararlı bulmaktadır.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Ötanazinin ülkemizde hukuken yasak olmasına rağmen önemli ölçüde tıp fakültesi öğrencisinin ötanazi taraftarı olduğu görülmektedir. Ötanazi hekimlerin ya da diğer toplumun kesimlerinin kolayca taraftar ya da karşı olabilecekleri bir konu olmamalıdır. Ülkemiz için ötanaziye en uygun yaklaşımın belirlenmesi amacıyla; ülkemiz koşullarının ve bölgelere özgü farklılıkların yalnızca hekimlerde değil toplumun her kesiminde araştırılması gereklidir.

DERLEME
7. 
Anastezi ve Reanimazyon Uzmanının Yasal Sorumlulukları: 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununun Getirdiği Yükümlülükler
Legal Responsibilities Of Anesthesia And Reanimation Specialist: Liabilities Under The Turkish Penal Code No. 5237
Volkan Hancı, Kemalettin Acar, Işıl Özkoçak Turan
Sayfalar 94 - 103
Günümüzde hekimlerin sanatlarını uygularken, sadece en güncel tıbbi bilgi becerileri takip etmeleri ve edinmeleri yeterli değildir. Tıp uygulamaları nın diğer dayanakları olan tıp hukuku ve tıbbi etik de, mesleğimizin uygulanması sırasında belirleyici olmaktadır. Tıbbi uygulamalarımız sırasında hukuksal sorunlarla karşı karşıya kalınmaması için tıp biliminin genel kabul görmüş ilke ve kurallarına, anestezi ve reanimasyon alanında belirlenmiş olan standart uygulamalara uygun hareket edilmesinin yanında, hekimlik mesleğinin etik değerlerine uyulması ve mesleğimiz ile ilgili mevzuatın bilinmesi de önem taşımaktadır. Tüm toplumlarda, toplumu ve toplum düzenini korumak amacıyla “ceza” adı verilen yaptırım sistemleri uygulanır. Ceza; işlendiği nesnel olarak kanıtlanmış bir suçun karşılığı olarak uygulanır. Sadece suçu işleyenlere yöneliktir. Yargısal bir kararla hükmedilir. Yasal düzenlemelerle belirlenebilir. Türkiye’de suçlar ve bunların cezaları, 1 Haziran 2005 tarihinden itibaren, 5237 numaralı yeni Türk Ceza Kanunu (TCK) ile düzenlenmektedir. 5237 numaralı TCK’nın 4. maddesi ile “kanunları bilmemenin mazeret sayılmayacağı” açık ve net olarak belirtilmiştir. Hekimler tıbbi uygulaması sırasında “mesleki acemilik-yetersizlik”, “dikkatsizlik”, “tedbirsizlik”, “özen eksikliği” veya “talimatlara uymamak” gibi nedenlerle hastaya zarar verebilir. Hekimler bu durumda yasal olarak “kusurlu” sayı labilirler. Dolayısıyla tüm hekimler, mesleği ile ilgili hukuksal, yasal ve cezai sorumlulukları; bu sorumluluklar dışına çıkması halinde uygulanabilecek yaptırımların neler olduğunu bilmelidir. Yazımızda 5237 numaralı Yeni Türk Ceza kanununu getirdiği yükümlülükler ışığında Anesteziyoloji ve Reanimasyon uzmanının yasal sorumlulukları özetlenecektir.

OLGU SUNUMU
8. 
Imerslund-Grasbeck Syndrome ve Erken Adölesans Döneminde Osteoporoz Başlanğıcı
Initial Radiologic Findings Of Osteoporosis In Imerslundgrasbeck Syndrome In Early Adolescence
Nevzat Aykut Bayrak, Esra Tozan Bayrak, Çağatay Nuhoğlu, Duygu Sömen Bayoğlu, Veysel Bayoğlu, Ömer Ceran
Sayfalar 104 - 107
İmerslund-Grasbeck sendromu (İGS), vitamin B12 eksikliği ve proteinüri ile seyreden iyi prognozlu bir malabsorpsiyon sendromudur. İleri yaşlarda bu hastalarda osteoporoz gelişimi önemli bir sorundur. Bu makalede, kliniğimizde İGS düşündüğümüz ve erken adölesans dönemde radyolojik osteoporoz bulgularına rastladığımız bir hastanın tanı süreci sunulmuştur.

9. 
Crouzon Sendromunda Anestezi Uygulaması
General Anaesthesia In Crouton Syndrome
Emine Kumser Dinçer, Nurettin Kurt, Asu Özgültekin, Güldem Turan, Nebahat U. Özdemir, Selda Peker
Sayfalar 108 - 110
Kraniyofasiyal disostozis olarak da bilinen Crouzon sendromu, erken kraniyal sütür kapanması, hipertelorizm, ekzoftalmus, maksilla hipoplazisi ve tipik kurbağa benzeri yüz görünümü ile karakterize, genellikle otozomal dominant geçiş gösteren bir kraniyofasiyal sendromdur. Hava yollarının küçüklüğüne bağlı olarak solunum problemleri sıktır. Genel anestezi uygulanan olgularda zor entübasyon ve ayrıca periopereatif dönemde solunumsal komplikasyonlar sık görülmektedir. Olgumuzda, doğumunda Crouzon Sendromu tanısı almış onüç aylok erkek bebeğe kraniyosinostoz nedeniyle nöroşirürji kliniği tarafından kraniotomi planlandı. Nadir görülen bu sendromda anatomik bozukluklar zor hava yoluna sebep olduğundan, Crouzon sendromunda anestezi uygulamasına, bu olguyla dikkat çekmek istedik.

LookUs & Online Makale